12 Aralık 2008 Cuma

KICKSTART MARKETING / MARŞABASAN PAZARLAMA


İş deneyimlerini anlattığı kitabını benzerlerinden farklılaştırmak için bu terimi kullanan Linda Hailey’e göre “Pazarlama bir işletmeye para getiren bir makinedir; marşabasan pazarlama ise bu makineyi çalıştıran hareketlerdir”[i]. Bu deyim İngilizce de “yönetimde çabuk sonuç almaya yönelik anî bir karar” anlamına da geliyor. Kitapta, pazarlamanın küçük işletmeler için de geçerli olduğu vurgulanıyor ve düşük bütçelerle de firma-ürün-hizmet-müşteri uyumunun sağlanabileceği ve işletmelerin bu yoldan başarıyı yakalayacaklarına dair yaşanmış örnekler veriliyor.



[i] Linda Hailey, Kickstart Marketing – The No-nonsense System For Boosting Your Small Business, Allen & Unvin, 2001, s. 4.

KUMPASLI (!) PAZARLAMA !

Kumpaslı pazarlama diye birşey yok. Olamaz. Olmamalı. 

Ama, bazı şeyler duyuyoruz ki, doğru mudur, kuşkulanıyoruz. 

Şahsen "bedava" kampanyalarına soğuk bakarım. O yüzden kişisel tecrübem yok.

Bu kampanyaya katılanlar da, kampanyayı düzenleyenler de bir yanlışlık varsa düzeltebilirler....

Benzerleri sık sık gündeme gelen, kampanyaların incelikleriyle ilgili son bir örnek olarak biraz önce adıma gelen mail mealen şöyle... (kısaltarak)


Turkcell in "bedava "yazın "8040"a mesaj atın, haftada 2 gün bedava konuşun kampanyasında ...

Bu kampanyaya istinaden attığınız mesaja , yanıt geliyor hemen;
"Kampanyanız başladı: 28 Aralıka kadar  ..... Ve .......... Günleri, tüm Turkcell'ilerle ayda yurtiçi 64 saat bedava konuşacaksınız. Turkcell'in keyfini çıkarın!"

Bu mesaj sonrası siz de sanıyorsunuz ki bu iki gün sabahtan akşama kadar bedava konuşacaksınız. Halbuki, hiç bir şekilde belirtmemelerine rağmen, bu iki gün, gün içerisinde yine mesaj gelecekmiş, bu mesaj sonrası konusmalarınız ücretsiz olacakmış. 
Yani, size örneğin "Salı ve Cuma " günleri olarak bildirim yaptılar. Siz de Salı sabahı elinize telefonu alıp konuşmaya başladınız. Nasıl olsa bedava ya...
Öğleden sonra bir ara bir mesaj geldi. Bu saatten itibaren gece 23:59'a  kadar Turkcell konusmalarınız ücretsiz olacaktır diye....   
Ama size ilk kampanya başladığında böyle birşey dememişlerdi ki...    
Bu mesajı alana kadar ki tüm görüşmelerinizi tarifeniz üzerinden yine ücretlendirilecek.
Lütfen dikkatli olun, yanılıp faturanızı yükseltmeyin...

VE TANIDIĞINIZ HERKESE BU MESAJI ATIN.
 

7 Aralık 2008 Pazar

MEGA MARKETING / MEGA PAZARLAMA

Önce hikayesi...

Bir mail gelir, yazım hatalarından biraz arındırılmış hali şöyledir:
SAYIN İsmail KAYA;
Benim adım K.A. (iznini almadığım için) Halkla İlişkiler ikinci sınıf öğrencisiyim ve pazarlama dersi alıyorum.
Bu ders içeriğinde ''Mega Pazarlama'' hakkında arştırma ödevim var. Sizin de bu konu hakkındaki yazınızı okudum.
Mega Pazarlama ile ilgili bilgilerinizi ya da elinizde bulunan bilgilerden faydalanmak istiyorum. Eğer bana yardımcı olursanız çok memnun olurum. Bilgilerinizi bekliyeceğim. Şimdiden çok teşekkürler.


Ben cevap veririm:
Hangi okulda olduğunu yazmamışsın.

Okulunu, dersin tam adını, bu ödevi sana veren öğretim elemanının tam adını, ödev kapsamında senden tam olarak ne istendiğini (yani bir anlamda ödevin "brief"ini), diğer arkadaşlarından istenen öteki ödevlerin neler olduğunu, ödevin son teslim tarihini bildirirsen sana ve senin durumunda olanlara daha fazla yardımcı olabilirim.

Bunları soruyorum zira, "önce, müşterimi tanımalıyım".

Haberlerini bekliyorum.


Cevap gelir, yazım hatalarından arındırıldıktan sonraki hali şöyledir:

Öncelikle cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Sorularınızda da çok haklısınız, kusura bakmayın. İnanın bir haftadır bu ödevle uğraşıyorum ve sonuç alamadım. Ben Namık Kemal Üniversitesine bağlı Çerkezköy MYO da okumaktayım. Dersimizin adı Sosyal Bilimlerde Araştırma. Öğretim Elemanımızın ismi de ...... (isim bende saklı) Sınıf olarak her birimize farklı konu düştü. Sosyal, Green, Öğrenen, İlişki, Niş Pazarlama gibi konularda herkes en az 10 sayfalık açıklayıcı bir tez yazacak. Son teslim tarihimiz 15 ARALIK 2008 Pazartesi günü ve bu ödev sınav yerine geçecek. Benim konum da Mega Pazarlama. İlginiz ve yardımlarınız için şimdiden çok teşekkür ederim.  

Özel cevap yazılır ve aynı zamanda pazarlamabitanedir.blogspot.com'da yayına verilir:


MEGA MARKETING / MEGA PAZARLAMA

Bir işbirliği stratejisi olarak, belirli bir pazara girmek veya bu pazarda başarılı olmak için çeşitli gruplarla birlikte ekonomik, politik, psikolojik türden çeşitli araçların birlikte kullanımı ifade ediyor. Sadece firmaların değil, ilgili bütün aktörlerin harekete geçirilmesini öngörüyor. Makro pazarlamanın daha kapsamlısıdır.

İdeolojik pazarlama uygulamalarında Mega Pazarlama’ya ihtiyaç vardır. Firmaların, halkın, kamu kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, geniş bir yelpazedeki iş, konu ve faaliyetlerin stratejik hedefler doğrultusunda harekete geçirilmesi Mega Marketing olarak adlandırılabilir.

Mega Marketing, bir açıdan, pazarlamalar pazarlaması, pazarlamalar üstü pazarlamadır. Bir ülkedeki bütün pazarlama faaliyetleri bir bakıma o ülkenin global dünyadaki pazarlama gücünü (marketing effort) ortaya çıkarır.

Cooperative Marketing, (Kooperatif Pazarlama) kavramı da Mega Marketing’i çağrıştırıyor. Mega marketing için ilgili tarafların kendi amaç ve faaliyetlerinden vazgeçmeksizin, bir arada çalışmalarıyla sağlanabilecek başka kazançlar için işbirliğine katılmalarına yönelik faaliyetlere girişilir.

Ülke, turizm, destination pazarlama türlerinde de gündeme gelebilen Mega Marketing için “Dubai Heart” isimli bir kampanya örneği için bakınız:[i]



6 Aralık 2008 Cumartesi

MULTI-CULTURAL MARKETING / ÇOK KÜLTÜRLÜ PAZARLAMA


Etnik pazarlama olarak da bilinir. Kültürel köklerine bağlı kitlelerin oluşturduğu pazarlarda başarı için özen gösterilecek hususlarla ilgilidir. Global ve hatta ulusal pazarlar birden fazla etnik kültürün bir arada yaşadığı ortamlara dönüştü[i]. Küçük işletmeler için az parayla büyümenin yollarından biri, etnik pazarlara yönelmektir. Amerikan pazarında Asyalı-Amerikalı’lar, Afrikan-Amerikanlar ve Latinler’in genel nüfusa oranı da, bunların satınalma güçleri de hızla yükseliyor. Hispaniklerin toplam satınalmalarının (926 milyar dolar) 2007 yılında siyahî Amerikalılarınkini (921 milyar dolar) geçtiği tahmin ediliyor. Siyah ve kahvengi Amerikalıların marka bağlılığı ortalamanın üstünde ve bunlar kendi dağıtım ve medya örgütlenmelerine sahipler.

Çok Kültürlü Pazarlamada başarı için, hedef etnik grupların kullandıkları dilin inceliklerine, etnik grup içindeki çeşitliliğe, yoğun tükettikleri medya organlarına dikkat etmek; erişim için yeterli medya frekanslarına ulaşmak, kampanya temalarını kültürel inceliklere uygun hale getirmek ve cemaatin faaliyetlerine iştirak etmek gerekiyor.



[i] Kim T. Gordon, Maximum Marketing, Minimum Dollars – The Top 50 Ways to Grow Your Small Business, Kaplan, New York, 2006. Kitaptan kısa alıntılar için: http://800ceoread.com/excerpts/archives/006296.html E: 06.12.08

ROBIN HOOD MARKETING / ROBİN HOOD PAZARLAMA

Robin Hood İngiliz halk efsanelerinde geçen, zenginden alıp fakire veren, yoksulların hakları için güçlülere karşı ayaklanan kişilerin öykündüğü bir karakterdir.  Adını alan[i] kitabın teması, sigara, yatak veya başka ürünler satan firmaların pazarlamada başarı için yaptıklarının her türden olumlu değişmeler ve belli davalar için de “çalınabileceği” benzetmesinden kaynaklanıyor. Sigara firmaları sigara satmak için ne yapıyorlarsa, benzerleri sigarayı bırakmak, bıraktırmak için de yapılabilir. Robin Hood Pazarlamanın özü, insanlara belirli bir iş yaptırmaya odaklanmaktır.

Robin Hood Pazarlamada, firmanın sadece kendi misyonu ve organizasyonuna değil, muhataplarına odaklanması gerektiğine vurgu yapılır. Neyin amaçlandığı, hangi davanın gerçekleşmesine çalışıldığı saptandıktan sonra her hedef kitlenin buna ulaşmaya katkısının ne olabileceği ve bu katkıyı etkin, etkili, engelsiz ve pratik olarak yapabilmek için hangi eylemlere girişmeleri gerektiği üzerinde durulur. Pazarlamanın temellerinin de özetlendiği kitapta hedefe ok atmak metaforu da kullanılıyor.

Yazarın ABD, Doğu Avrupa ve Asya’daki yerel, ulusal ve uluslar arası davaların (cause) benimsetilmesindeki tecrübelerinin de yansıtıldığı Robin Hood Pazarlama kitabında Ulusal Kanser Enstitüsü, Greenpeace, Amerikan Kanser Derneği, Starbucks, La Piana, Krispy Kreme, Ukrayna’dan Babuşka ve Dobrata[ii] gibi örnekler de inceleniyor.



[i]                Katya Andresen, Kate Roberts, Robin Hood Marketing: Stealing Corporate Savvy to Sell Just Causes, Wiley, London, 2006.

[ii Robin Hood Marketing kitabından bazı alıntılar için bakınız: http://800ceoread.com/excerpts/archives/006202.htmlhttp://www.techsoup.org/learningcenter/techplan/archives/page9547.cfm

1 Aralık 2008 Pazartesi

BURHAN MARKETING / BURHAN PAZARLAMA (!)

Bu seriden Seda Sayan Marketing'den sonra Burhan Pazarlama iyi gider sanırım...

"Burhan Demircan, nam-ı diğer "Burhan Pazarlama", Şehir Hatları vapurlarında veya iskele önlerinde 40 yıldır satıcılık yaparak geçimini sağlıyor. Kendine özgü pazarlama taktiği, ikna kabiliyeti ve işindeki başarısı sayesinde büyük alışveriş merkezlerinden ve yurtdışından transfer teklifleri alıyor, seminerlere davet ediliyor. Hatta artık üniversitelerde onu konu alan tez ve belgeseller bile hazırlanıyor."

Burhan Pazarlama'nın incelikleri hakkında daha fazla bilgi için aşağıdaki link size yardımcı olabilir: 

28 Kasım 2008 Cuma

SEDA SAYAN MARKETING / SEDASAYAN PAZARLAMA

Bilmemne Pazarlama alıp başını gitse de, hala, Pazarlama Bi Tanedir! 

İşte bu günleri de gördük. Artık, dünyaya yepyeni bir “marketing” ihraç edebiliriz!

Seda Sayan Marketing geliyor![i]
Bizim şöhretlerin bireysel marka yönetiminde ve özellikle de marka genişlemesinde bir yerlere varabilmeleri zordur. Hatırlardadır; tartışma en çok ‘Hülya Avşar marka mıdır, değil midir' çerçevesinde dönmüştü. Ben ‘hüsnükuruntu' ve ‘temennilerden' değil, gerçeklerden yola çıkmaktan yanaydım. Çok yetenekli ve şöhretli olmak başka şeydi; kapitalizmin en sofistike (karmaşık) ürünü olan ‘marka' meselesinde iddialı olmak başka şey...
En önemlisi, bir organizasyon meselesiydi bu, şöhret meselesi değil. Aslanlar gibi bir kapitalist örgütlenme ve yönetim anlayışı gereksiniyordu.
Bana sorduklarında da, Türkiye'de bu konuya aday bir oluşuma pek rastlamadığımı söylüyordum.
Oysa şu sıra Seda Sayan olayını iyi izlemek gerekiyor. Sanki o cephede bir şeyler oluyor. Örneğin ‘Orkide hareketi'ne yakından bakılmalı. (www.sedasayanmarketing.com)
Amway, Avon vb gibi bir yapılanmanın işaretleri var. Yani ciddi bir oluşumun ilk adımlarının ufukta gözüktüğünü söyleyebiliriz.
Seda Hanım ayrıca cep telefonu işine de girmiş. Şirketinin başına ‘Seda Sayan Marketing Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve İcra Kurulu Başkanı' sıfatı ile getirdiği anlaşılan Erdal Altınay'ın açıklaması ilginç, bir o kadar da iddialı: "Türkiye'de 15 milyon ev hanımı var. Bunların 2.5 milyonunun daha cep telefonu yok. Toplamda da 20 milyondan fazla kadın cep telefonu kullanıcısı olduğunu tahmin ediyoruz. Biz hem cep telefonu olmayan kadınlara uygun şartlarda cep telefonu sunacağız, hem de kadınları cep telefonu kullanımına özendirecek özel cep telefonu servislerini de beraberinde müşterimize ulaştıracağız.
GSM sektöründeki bu girişimimizin ilk müşterileri evlerinin ekonomisinin nasıl döndürüleceğini bilen kadınlar olacaktır. Sonrasında eşleri tarafından bilgilendirilen erkekler de SEDA MOBİL kullanıcıları olacaktır!"
Eğer Seda Sayan bu işi başarabilirse, yani örneğin bir Ophra Winfrey gibi markasıyla kazandığı, esas işiyle kazandığını fersah fersah aşarsa, o zaman bu olayı tüm diğer şöhretlerimiz ‘benchmark' olarak alabilirler. Henüz paçaları sıvamak için çok erken. Dere henüz yok ortada.

Bir de şu haberi okuyalım:[ii]

Seda Sayan telekomun ‘sanal sultanı’ olacak
Sanal telefon operatörü olmak için hazırlık yapanlara Seda Sayan da eklendi. Sedatel adı verilmesi beklenen operatör, telefon kartlarının markası için Orkide Hareketi’nden ilham aldı.
Sabahların Sultanı Seda Sayan şimdi de ‘telekomünikasyon sultanı’ oluyor. Yeni bir girişim başlatan Seda Sayan, sanal cep telefonu operatörü olmak için hazırlık yapıyor. 
Ünlü sanatçı yakın zamanda uygulamaya girmesi beklenen sanal operatörlük için kısa bir süre önce İstanbul 4. Levent’te Seda Sayan Marketing şirketini kurdu. Sayan, bu şirket aracılığıyla Orkide kartı isimli telefon kartını pazarlayacak ve abonelerini uygun bir tarife üzerinden konuşturacak. Sanatçının sanal operatör markası Sedatel olacak. 
Kanal D’de Sabahların Sultanı isimli bir kadın programını sunan ünlü sanatçı, satış organizasyonuna Orkide Hareketi ismini veriyor. Sayan, bu organizasyonda yer alan satış temsilcilerini de kendi aralarında ücretsiz konuşturacak. 
Sedatel, uzak mesafe telefon hizmetlerinde çözüm ortağı olarak Gisad telefon ile anlaşmaya vardı. Bu durumda Seda Sayan Marketing müşterileri, ev ve işyerlerinden yaptıkları sabit telefon görüşmelerini de indirimli fiyatlarla gerçekleştirecekler. 0 kodu ile çevirdikleri her telefonu numarası, şehirlerarası, milletlerarası ve cep telefon konuşmalarında telefonu faturalarını Türk Telekom’a değil Sedatel’e ödeyecekler. Sedatel ise bu hizmeti karşılığında, tıpkı mobil operatörler gibi Hazine’ye katkı payı ödeyecek.
Seda Sayan Marketing, çok katmanlı bir pazarlama şirketi. Türkiye’nin her ilinde bayilikler açacak. Özellikle yüz yüze satışta çalışmak isteyenler ve kriz ortamında işsiz kalanlar için yeni bir iş kapısı olmayı hedefleyen şirkete şimdiden 16 binden fazla kişi iş için başvuruda bulundu.


27 Kasım 2008 Perşembe

NEURO MARKETING / NÖRO (BEYİNBİLİM) PAZARLAMA


Nörolojik araştırma bulgularının ve beyinbilim uzmanlığının pazarlama amaçlı kullanımlarını ifade ediyor. Nöron olarak bilinen sinir hücrelerindeki etkileşimleri inceleyerek insanların farkında olmadıkları, dile getirilmemiş algı, ihtiyaç, dürtü ve arzularını açığa çıkarmak amacıyla kullanılıyor. Araştırmalarda esas olarak fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) cihazlarından yararlanılıyor. İlk örneklerden biri olan Pasadena’daki bir beyin görüntüleme laboratuarında gönüllüler üzerinde yürütülen bir araştırmada deneklere iki dakikalık film klipleri gösterilmiş. Bu esnada beyinlerinde meydana gelen değişiklikler kayda alınarak, hangi klibin beyindeki hafıza alanlarını nasıl harekete geçirdiği saptanmaya çalışılmış. Hangi klibin beyinde en büyük dalgalanmayı oluşturduğu, dolayısıyla hangisinin merak uyandırdığı, izlenmeye değer bulunduğu anlaşılmaya gayret edilmiş.[i] Bulguların film stüdyolarına sunulması tasarlanıyormuş.

Martin Lindstrom ve ekibinin üç yıl süren araştırmalarının sonuçları bu alanda bilinen en kapsamlı veritabanı. Bu veriler, sigaralardaki sağlık uyarılarının işe yaramadığını aksine isteği tetiklediğini[ii], film ve TV’deki ürün yerleştirmelerinin ancak konunun içeriği ve olayın bağlamıyla ilişkilendirilebildiği durumlarda etkili olabildiğini, onun dışındaki durumlarda algılanmadığını, güçlü markaların beyinde yaptığı etkilerin dinî imajların etkisine yakın alanlarda oluştuğunu ve benzeri başka şaşırtan sonuçları ortaya çıkarmış[iii]. Anne sütü ile vanilla kokusunun beyinde aynı alanda hareketlenmelere yol açtığı saptanmış. Anneleri etkilemek için bebek ürünlerinde bu kokunun kullanıldığı da iddia ediliyor.

Bu konu, hekimleri, psikologları, felsefecileri, ekonomistleri ve pazarlamacıları yakından ilgilendiriyor. Bunlar, stress altındayken, güzel yüzlere bakarken, güven veya ihanet içindeyken veya bir içeceğinin lezzetini tadarken insanların beyinlerinde olup bitenleri öğrenmekle yakından ilgileniyorlar. Araştırmalar şimdilik daha ziyade üniversitelerde yürütülüyor. Beyin görüntülerinin insanların davranışları ve duygularıyla ne ölçüde ilintilendirilebileceği üzerinde çalışılıyor. Araştırmalarda çok güçlü fMRI’larla, beyindeki oksijence zengin ve fakir hemoglobin moleküllerinin izi sürülüyor. Böylece, kanın beyin içindeki hareketinden, hangi sinir hücrelerinin aktif hale geldiği de öğrenilebiliyor.

Çalışmalar bağımlılık ve mental hastalıkların daha iyi anlaşılmasına yardımcı olduğu kadar, aşk ve bağlılık, ödül ve ceza, mutluluk ve karar verme gibi altta yatan fiziksel süreçlerin de açıklanmasına yarayabileceğine işaret ediyor. Bu çalışmalar kaçınılmaz olarak, Amerikan kültürünün en önemli faaliyetlerinden biri olan alışverişe de yöneltiliyor.

Bu gelişmeler Nöro pazarlamayı tehlikeli bulup bunu önlemeye çalışan tüketici gruplarını harekete geçiriyor. Tüketiciyi daha derinden ve daha gerçekçi olarak anlayabilmek için alışılmış pazar araştırma tekniklerinin yetersiz kaldığı hallerde Nöro Pazarlama bir çözüm olabiliyor. Odak Grup görüşmelerinde bazen güçlü bir kişi grubu etkileyebiliyor. Dürüst ve açık olmak isteyen bazı denekler ise, düşüncelerinin, duygularının ve dürtülerinin zengin karmaşıklığı altında, neyi neden tercih ettiklerini veya etmedikleri kendileri dahi farkedemeyebiliyorlar. Nöro pazarlama araştırmaları “beyinle mülakat yapmaya” benzetiliyor. İnsanlara ne istediklerini basitçe sormak yerine doğrudan beyinde yaşanan sürece odaklanılıyor. Bunun ciddî bir tehlike ve tehdit oluşturabileceğinden endişeleniliyor.

Marka isimlerinden stadyumlara ve okullardaki sağlıksız beslenmeye kadar hemen herşeye karşı kampanyalar düzenlemekle ünlü Commercial Alert isimli bir aktivist grup, Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nde yürütülen Nöro Pazarlama araştırmalarının durdurulması için üniversite rektörüne mektup[iv] yazarak, gelişmelerin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine işaret ediyorlardı. Reklâmlarda gerçekleştirilecek en ufak bir etkinlik artışının, hastalık, ölüm ve ıstırapları büyük çapta arttıracağı iddia ediliyor. Şişmanlık, alkolizm ve şiddete yola açan ürünlerin reklâmlarının daha etkili olmasından korkuluyor. Bazı reklâmların insanların zaaflarından istifadeye çalıştıkları gerçeği karşısında bu silahın kötüye kullanılabileceğinden ve problemi daha da ciddîleştireceğinden korkuluyor.

Konu üzerinde nice konferanslar ve kongreler düzenleniyor.  Harvard Emekli profesörlerinden Gerald Zaltman, kendi pazarlama firması Olson Zaltman’da çeşitli firmalar için yürüttüğü araştırmalar kapsamında nöro pazarlama alanındaki bulguları zenginleştirmek için beyin tarama tekniklerini kullanıyor. Atlanta’da bir pazarlama stratejileri firması olan BrightHouse[v], tatminin nöral temelleri ve beyin görüntüleme projeleri üzerinde çalışmakta.

Bu araştırmalar henüz beyindeki “satınalma noktası”nı bulabilmiş değil, ama bu yolda önemli adımlar atılmaya başlandığı, araştırmaların yoğunluğundan anlaşılıyor.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Kürşat Çağıltay ve araştırma görevlisi Erol Özçelik’in ODTÜ’de TÜBİTAK tarafından desteklenerek oluşturulan Türkiye’nin ilk İnsan Bilgisayar Etkileşimi laboratuarında gerçekleştirdikleri çalışmada[vi] katılımcılara reklamlar.tv sitesinden edinilen 12 farklı reklâm izletilmiş ve bu esnada gözün ekranda hangi noktaya ne kadar süre baktığı, göz hareketlerini izleme cihazı yardımıyla kaydedilmiş. Reklâmlar izlendikten sonra katılımcıların mesajları hangi başarı oranında hatırladıklarını ölçmek için çeşitli testler uygulanmış. Bu çalışmadan elde edinilen bulgulara göre izleyicilerin birden çok görsel öğenin aynı anda sunulduğu reklâmlarda dikkatlerini sadece bir nesneye odaklayabildiği ve bu yüzden ekrandaki diğer mesajları tam olarak algılayamadıkları sonucuna varılmış.

Daha fazla bilgi için neurosciencemarketing.com’a bakılabilir.



[i]               Carrie Peyton Dahlberg,  Marketers see riches in brain data”, Sacramento Bee,  http://www.sacbee.com/static/live/newsletters/sacbee_bulletin_signup.html

[ii]               “Are Tobacco Warnings Really Ads?”, posted by Roger Dooley, 23 Oct. 2008, http://www.neurosciencemarketing.com/blog/articles/tobacco-warnings.htm

[iii]               Martin Lindstrom, Buyology: Truht and Lies About Why We Buy, Doubleday Business, New York, (October 21, 2008). Amazon.com’daki blogundan Lindstrom’un araştırmalarına dair videolar da izlenebilir.

[v]              BrightHouse firmasının kurucusunun şu kitabını da bu vesileyle anıyorum: Joey Reiman, İyi Yaşamak İçin Yaratıcı Düşünmek, Reklâmcılık Vakfı Yayınları, İstanbul, 2004.

[vi]              Yard. Doç. Dr. Kürşat Çağıltay  kursat@metu.edu.tr, Arş. Gör. Erol Özçelik  eozcelik@metu.edu.tr

26 Kasım 2008 Çarşamba

GEO MARKETING / COĞRAFİ PAZARLAMA

Her türlü pazarlama faaliyetini güçlendirmek amacıyla coğrafî bilgilerden ve coğrafya uzmanlığından yararlanılması. Coğrafya, yerküre anlamında jeo sözcüğü ile ölçüm/gösterim anlamında grafik sözcüğünün birleşmesinden doğmuştur. Pazarlamanın bazı konuları, henüz kendi başına bir bilim dalı haline gelmediği eski dönemlerde coğrafya biliminin kapsamında incelenirdi. Son dönemde, coğrafya bilgileri ve coğrafî bilgilerle zenginleştirilmiş pazarlama bilgilerinin değerinin farkına varıldı. Coğrafî araştırmalar, coğrafî bilgi sistemleri, coğrafî dilimleme, jeolokasyon planlama, GPS izleme, GSM lokalizasyon, coğrafî planlama, coğrafî yer seçimi, coğrafî konumlandırma gibi konular konuşulur oldu.

Coğrafî pazarlamada, spesifik coğrafyaların özelliklerini ayrıntılarıyla incelemek, elde edilen bulguları ve çıkarılan sonuçları o coğrafyanın ihtiyaçlarına daha uyumlu hale getirmek amacıyla için yapılması gerekenler üzerinde durulur. Coğrafî bilgi sistemlerinden yoğun olarak yararlanılır. Çeşitli amaçlarla hazırlanmış haritalar, coğrafî pazarlamada sıklıkla kullanılan araçlarlar arasında yer alır.

IP (internet protokolü) numaralarının coğrafya ile de ilintisi sayesinde internete dayalı pazarlama uygulamalarında da coğrafî pazarlama için yeni fırsatlar da ortaya çıktı. Jeolokasyon yazılımları sayesinde pazarlama verileri coğrafî bölge ve alanlara göre düzenlenebilir, değerlendirilebilir hale geldi. Bu yazılımlarla, müşterilerin hangi ülkede, hangi şehirde, kesimde oldukları, nerelerde dolaştıkları takip edilebilmekte, bu bilgiler haritalara yansıtılabilmekte, belirli coğrafi alanlar için özel istatistikler üretilebilmekte, belirli bir alandaki müşteriler seçilebilmekte, mikro-coğrafî segmentasyon mümkün olmaktadır. 

Coğrafî pazarlama dijital haritalar ve özel yazılımlar desteğiyle, demografik analizler, hedef grup analizleri, yer seçimi, satış bölgeleri oluşturma ve planlama, bölge planlamaları, doğrudan pazarlama, pazar analizleri, reklâm ve medya planlama, müşterilerin yerlerini saptama, yerleşim analizi ve planlama gibi konularda da yararlar sağlar. 

ARTICLE MARKETING / MAKALE PAZARLAMA


İş koluna, mesleğe veya firmaya dair makaleler yoluyla pazarlama gücünü arttırmaya yönelik uygulamalar. Bir konuda uzmanlığı veya belli bir yaklaşımı yansıtan böylesi makaleler (yazılar) geniş kesimlere yayılarak ilgili kimseler etkilenmeye çalışılır. Böylesi makalelerde genellikle yazarın meslekî birikimlerini ve başarılarını yansıtan bir biyografi, kendisine nasıl ulaşılabileceğine dair iletişim bilgileri ve kaynaklar da yer alır[i]. Makale Pazarlama, Editoryal Pazarlama’nın özel bir biçimidir.

İçerik itibariyle zengin ve değerli makaleler yoluyla yazarın ve yazarın ait olduğu firmanın pazardaki değeri, prestiji ve saygınlığı güçlendirilmiş olur, bu da yeni müşterilerin kazanılmasına katkıda bulunur. Editoryal pazarlamaya benzer olarak, bu makaleler yerel ve ulusal medyada yer bulabilir. Makale pazarlama sadece basılı medyada değil, dijital medyada da iş yapar. Geleneksel medyada olduğu gibi, online makale pazarlama yayıncılara bedava içerik, reklam verenlere de bedava reklam fırsatı sağlar. Makalelerin internette görünebilirliğini ve erişimini güçlendirmek için arama motoru optimizasyonu ilkelerinden ve link zenginleştirmeden yararlanılabilir.

Makale Pazarlama'nın incelikleri için daha yakın zamanda yayınlanan bir blog için  bakınız

Makale pazarlamasına benzer olarak, firmaların yöneticilerinin, uzmanlarının medyaya röportajlar vermesi, medyada panel ve söyleşi programlarına katılması, kendi uzmanlık alanıyla ilgili olarak danışılan, fikri sorulan kişi olarak ünlenmesi gibi uygulamalar da söz konusudur.

25 Kasım 2008 Salı

SO WHAT? MARKETING / EEE, NO’LMUŞ? PAZARLAMA


Etkinliği ve doğruluğu tartışılır olmakla birlikte, bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanılan, kimi zaman yanlış anlaşılan bir pazarlama uygulaması. Herkesce bilinen, hatta, bir üründe zaten var olan bir özelliğin veya çok aşırı ama karşı çıkılmaya bile değer bulunmayan bir iddiaya dayanarak, farklılaşmak esasına dayanır. 

"So What? Marketing"[i] kapsamında şu sözlere rastlanır: Tuzsuz Biber!, Laktozsuz Su!, Kolesterolsuz ..., Yağsız..., Şekersiz..., Kafeinsiz... “Domino Sugar; şekerlerinde çay kaşığı başına "sadece" 16 kalori olduğunu ilan etmiş. Nestle, Kasım 1996 dan itibaren, "Amerika'nın en gözde muzlu sütü" ibaresini hem reklamlarına konu etmiş hem de Nestle Quick Muzlu Süt ambalajında yazmış. Amerika'nın en gözdesi nasıl olunuyor sorusuna "Çünkü Nestle Quick Muz aromalı süt, bir numarada yer alıyor" şeklinde cevap veriliyor. Tek başına koşulan yarışta birinci gelmek gibi... Aslında ulusal pazardaki süt satışları veya mahalli markaların sütleri dikkate alınırsa, bir numaralı muzlu süt olmak büyük bir iş değil. Bu en uzun cüce olmaya benzer.”
Bir emlakçı reklamında "Sadece 17 tane kaldı!" başlığını kullanmış. İşin aslı şuymuş ki, bu emlakçi zaten sadece 17 evin (mülkün) satışının idaresini elinde bulunduruyormuş.[ii]

 


[i]  Fortune, November 10, 1997, p.48.

22 Kasım 2008 Cumartesi

INBOUND vs. OUTBOUND MARKETING / GELEN - GİDEN PAZARLAMA



İhtiyaç duyduklarında pazarınızdaki/sektörünüzdeki müşterilerin sizi, firmanızı veya ürünlerinizi kolayca bulmalarını ve ona erişmeleri için arama motorları, bloglar, sosyal medya siteleri ve benzeri yollarla onlara yardımcı olma süreci olarak tanımlanıyor. Müşterilerin firmaya gelişlerini kolaylaştırmaya çalışır. Bir açıdan konu, itme ve çekme stratejileriyle de açıklanabilir.

Internet iş dünyasının dinamiklerini değiştirdi. Eski pazarlama tekniklerinden yenilerine geçişi zorunlu kıldı. Inbound Marketing, Yeni Pazarlama, Outbound Marketing ise Eski Pazarlama’ya karşı geliyor[i].  Aralarında iç satışlar, telepazarlama, fuarlar, seminerler, reklamlar, doğrudan postalama, e-mail gibi eski pazarlama teknikleriyle geniş bir muhtemel alıcı kesime ulaşılmaya çalışılıyor ve onların küçük bir bölümünün (% 1-3) olumlu cevap vermesi bekleniyordu. Bir bakıma pazarlama çabalarının % 97’si israf ediliyordu. 

Yeni pazarlama ise, tüketicinin alışveriş tarzının esaslı biçimde değiştiği gerçeğini ve süreçte kontrolu daha fazla eline aldığını fark etti. Internet ve Google, Yahoo, MSN, digg ve del.icio.us gibi sitelerin ortaya çıkmasıyla müşteriler farklı satıcılardan, ürünlerden, sektörlerden daha fazla bilgi aldıktan sonra satıcı firmalarla temasa geçer oldular. Firmaya gelmeden önce satış süreci boyunca epeyce adım atmış oluyorlar ve fakat firmalar bu süreçten habersiz kalıyorlar. Arama motoru optimizasyonu, klik başına reklam, bloglar, vızıltılı pazarlama ve karmaşık analitik araçlar Gelen Pazarlama’nın yeni yöntemleri olarak da anılıyor.



[i]               http://www.hubspot.com/outbound-vs-inbound-marketing    

CRITICAL MARKETING / ELEŞTİREL PAZARLAMA


Eleştirel pazarlama, 14. Ulusal Pazarlama Kongresi konu başlıklarından biri. Pazarlamaya eleştirel bakışların hâkim olduğu yaklaşımları ifade eden bu terim kapsamlı olarak konuya duyarlığın ilk defa ele alındığı bir yayına da konu oldu[i].  Adı geçen yayında eleştirel kelimesinin taşıdığı anlamlar olarak şu sınıflandırma da yer almaktadır(s.4):“Akademik çevrede bazıları için eleştirel, yoruma dayalı ve kalitatif gibi bir anlama sahipken, bazıları bunu büyük harfle başlatıp, Marksist’e karşılık kullanır. Diğer bazıları için ise pazarlamanın gelenekselden ayrılan daha geniş sosyal konuları da içerdiğini düşünür, yine bazıları için ise, pazar ve pazarlamanın incelenmesinde eleştirel araştırma yaklaşımlarına vurgu için kullanır.”

Bu konudaki bir başka yayın[ii], konuyu pazarlamanın gelişme çizgisi açısından ele alır ve pazarlamada akademik açıdan tartışmalı bazı konular üzerinde durulur.



[i]                Michael Saren, Pauline Maclaran, Christina Goulding, Richard Elliott, Avi Shankar, Miriam Caterall, Critical Marketing: Defining the field, Butterworth-Heinemann, U.K., 2007.

[ii]                Mark Tadajewski (ed.), Douglas Brownlie (ed.), Critical Marketing, John Wiley & Sons, London, 2008.

16 Kasım 2008 Pazar

SEMIOTICS MARKETING / SEMİYOTİK (GÖSTERGEBİLİM) PAZARLAMA

Göstergebilim, semptomoloji ve semiyoloji, simge ve işaretlerin anlamlandırılması, yorumlanması, üretilmesi ve bunları anlama süreçleriyle ilgili konulara odaklanan disiplinlerarası bir bilim dalının değişik adlarıdır. Konu, dilbilimciler, iletişimciler kadar, giderek pazarlamacıların da ilgisini çekmektedir. Kültürel kodlar, gelenekler ve metni anlama süreçlerine göre düzenlenmiş her şey semiyotiğin inceleme alanına girmektedir. Semiyotik ilk defa, 1690’da John Locke tarafından kullanılmıştır.

Tüketicilerin şuurlarının derinliklerinde olduğu halde açığa çıkarılmamış, ifade edilmemiş, farkına varılmamış, henüz bilinmeyen fiziksel, psikolojik ve duygusal ihtiyaçlarını keşfetmek için yürütülen semiyotik araştırmalar, semiyotik pazarlamanın ilk uygulamaları sayılır. Ürünlerinin semiyotik analizleri sayesinde firmalar, müşterilerin ürünlerin içerdiği işaret, sembol ve uyarıcıları nasıl anladığını, anlamlandırdığını keşfederek, farklı ve yeni ürün kavramları ve yeni ürünler geliştirebiliyorlar.

Bir nesnenin tüketilmesi için onun müşteri tarafından önce zihninde yerleşik bir işarete dönüştürülmesi, onunla ilişkilendirilmesi gerektiği ileri sürülüyor. Semiyotik pazarlama sürecinin iki kademeden oluştuğu bilidiriliyor[i].

i. Yorumlama süreci: Bu aşamada işaretler gözlemlenir, incelenir, analizlenir ve belli bir sembol keşfedilir, anlamları yorumlanır, soyutlanır, biriktirilir, saklanır.

ii. Üretim süreci: Bu aşamada biriktirilmiş işaret ve semboller arasından kavramsallaştırma arayışıyla bir anlam üretilir. Ardından, bu anlamı taşıyacak ürün ve/veya ürün özellikleri tasarlanır, geliştirilir.

Adı geçen kitap[ii], semiyotik pazarlama konusunda 1986’da Nortwestern Üniversitesinde düzenlenen ilk ulusal kongredeki bildirilerden hazırlanmış olup, o dönemdeki manzarayı derli toplu sunmaktadır. Tüketici davranışı, popüler kültür ve sanat eserlerindeki semiyotik konulara odaklanan daha yeni bir yayın için bakınız[iii]:

 



[i]                Katsumi Hoshino, “Semiotic Marketing and Product Conceptualization”, in Donna Jean Umiker-Sebeok, (editor) Marketing and Semiotics – New directions in the study of signs for sale, Walter Mouton de Gruyter, Berlin, New York, 1987, s. 48. Elektronik erişim için Google Book Search’e bakınız. 53. sayfada, bir kelime işlemci için semiyotik pazarlama örneği verilmektedir. Keza bakınız: Tetsuo Kawama, “A Semiotic Approach to the Design Process”, s. 57-72.

[ii]                Donna Jean Umiker-Sebeok, (editor) Marketing and Semiotics – New directions in the study of signs for sale, Walter Mouton de Gruyter, Berlin, New York, 1987.

[iii]               Morris B. Holbrook, Elizabeth C. Hirschman, The Semiotics of Consumption – Interpreting Symbolic Consumer Behavior in Popular Culture and Works of Art, Walter de Gruyter, Berlin, New York, 1993. 

13 Kasım 2008 Perşembe

LUXURY MARKETING / LÜKS PAZARLAMA

(Şu sıralar "lüks müşteriler" keselerini birazcık konuştursalar iyi olacak. Yoksa AVM'ler bir bir kapanacaklar. Lüksün rüzgarına kapılan ve "aslında lüks kategorisinde olmayıp da onlara özenen" "lüks düşkünü müşteriler" pazardan çekilince ortalık tenhalaşıverdi. 

Haydi bakalım, eldivenli eller cebe...)

Lüks Pazarlama, ihtiyaçtan çok gösterişin öne çıktığı, lüksün her türlüsüyle ilgili pazarlama türü. Lüks aynı zamanda bir hayat tarzı olmakla beraber, pazarlanan değerlerin hemen hepsinde lüks kategorilere de rastlanabiliyor. Otomobiller, evler, konutlar, yazlıklar, sayfiye yerleri, giyim ve ziynet eşyaları, saatler, kozmetikler, hatta markalar bile lükse konu olabiliyor. Lüksün müşterileri de tipik davranış kalıplarıyla dikkat çekiyor. Gurur, ayrıcalık, erişilmezlik, eşsizlik, zenginlik, gösterişçilik, gücünü ve varlığını teşhir, üstünlük arzusu vbg. Lüks bazen fakirliğin en derin olduğu toplumlarda bile kendini gösteriyor. Lüksün müşterileri, aslında erişilmez bir hayat tarzını, başkalarının bakış açısını, sanat ve lüks satıcılarının zevklerini satınalıyorlar.

Lüks markalar ekseriya, kişiye özellik, ince işçilik, yüksek kalite, yenilik ve yüksek fiyatlar gibi çağrışımlar yapıyorlar. Bu ürünler müşterilere sadece pahalı bir ürüne sahip olmanın hazzını değil, aynı zamanda başkalarının gözünde daha yüksek bir statüde görünmenin prestijini, sınırlı ve şanslı bir grubun üyesi olmanın gururunu da taşıyorlar. 

Dünyada Rolex, Louis Vuitton ve Cartier birer lüks ve prestij markası olarak biliniyor. Buna karşılık, Polo Ralp Lauren, Calvin Klein, Tommy Hilfiger gibi markalar ise kitlesel-lüks markalar olarak biliniyor. Geniş kitleleri hedefleyen diğer markalar ise “moda markalar” kategorisinde sayılıyor.

Lüks pazarlama konulu blog yayınlarını izlemek için bakınız:[i] 

Şimdilik bu kadar.



[i]                http://wordpress.com/tag/luxury-marketing/ Erişim: 13.11.08.

10 Kasım 2008 Pazartesi

OMNI MARKETING / OMNI PAZARLAMA

Tanıtıcı Not: Bu post, Ahmet Demirtaş'ın (kendisiyle tanışmak şerefine kavuşamadım, henüz) şu talep maili üzerine yayınlanmıştır:
İsmail bey merhaba,
omni pazarlama ile ilgili olarak bir araştırma yapıyorum ama pek fazla bilgi bulamadım bana bu konuda yardım edebilirseniz sevinirim.
Ahmet Demirtaş

Omni, her zaman, her yerde anlamına geliyor. Omni pazarlama müşterilerin karşısına değişik zamanlarda değişik kimseler üzerinden çıkma, onları her zaman her yerde etkilemeye çalışma amacını öne çıkaran bir tanımlama[i]. Omni pazarlama, aslında onlarca yıldır yürütülegelen işlerin bir başka adı. Joann Friedman ve Larry J. Rosenberg isimli iki yazarın 1980’de yazdıkları bir yazı tazeliğini bugün hala koruyor[ii]. Güvensiz ve kargaşalı bir pazar ortamı içinde insanlar, birer tüketici olarak, birilerine sarılmak, birilerinden destek almak, birilerinin rehberliğine müracaat etmek ihtiyacı duyuyorlar. Bunlara “Pazar üstadları” (Market Masters) deniyor. İngilizce’de Yahudi dilinden gelen “Maven” sözcüğü de “bir konuda uzman olan yetenekli insan” anlamında kullanılıyor. Literatürde “Danışma Grupları”, “Referans Grupları” gibi terimler de çoktandır biliniyor.

Omni, “hep, bütün, her şey, her yer, her yön” anlamlarına geliyor. Bir strateji türü olarak omni-pazarlama, pazardaki “üstadlar”ın kritik rolleriyle ilgileniyor. Pazarlama stratejileri oluşturulurken genellikle şu üç grup dış çevre etkeni ve bunların gelecekteki muhtemel etkileri de dikkate alınıyor.

Dağıtım kanalı organları ki, bunlar tüketiciyi kazanma çabalarında firmanın bir bakıma ortağı durumundadırlar. (Eczaneler, benzin istasyonları, gibi.)

Doğrudan etkileyenler ki, bunlar kendi hizmetlerinin ve görevlerinin bir parçası olarak belli ürünleri tavsiye ederler. Yani, talebin oluşumuna doğrudan katılırlar. (Doktorlar, mühendisler, projeciler, uzmanlar gibi.)

Dolaylı etkileyenler ki, bunlar, tüketicilere söyleyecek bir şeyi olan özel insanlardır. Bu insanlar birer danışma grubu olarak satınalma ve tüketime yön verebilirler. (Hemşireler, bilimadamları, öğretim üyeleri, gazeteciler, dernekler, kamu kurumları, gibi.)

Pazar Üstadları eğer karşılıklı bir menfaat üretilebileceğine inanıyorlarsa, belli bir firmayla işbirliğine gidebiliyorlar. Bu üstadlar, pazardaki ürünler, firmalar ve markalar konusunda “taraf olmayı”, onlarla bir ticarî ilişki içinde görünmeyi normalde hoş karşılamazlar. Bunu meslek ahlâklarına uygun bulmazlar. Böylesi ilişkilerden çekinirler, korkarlar ve sakınırlar. Her iki taraf, müşterilerine bakışlarında daha “insanî” daha az katı (daha az vahşî) olabildiklerinde, birbirlerine destek olmaları için çok haklı sebepler bulunduğunu farkederek, omni-pazarlamaya birlikte sarılabiliyorlar.

Omni-pazarlamada bahsi geçen “Pazar Uzmanları” altı grupta toplanıyor:

Uygulamacılar: doktorlar, hemşireler, güzellik uzmanları, mimarlar, mühendisler, avukatlar, memurlar, hizmet personeli gibi tüketicilerle doğrudan temasta bulunan insanlar. Bu insanlar, müşterilerin ürünlerle buluşmasında, ürünlerin kullanılması sırasında tüketicilerin yaşadıkları deneyimlere katılırlar.

Araştırmacılar: Bunlar, teknolojiyi ve ürünleri ortaya çıkaran, geliştiren kişilerdir. Bir bölümü yaptıkları çalışmaların, ortaya koydukları eserlerin insanları nasıl etkilediklerinin farkında bile olmayabilirler.

Eğitimciler: İlkokuldan üniversitelere eğitim işindekiler, yaptıklarının (ya da yapmadıklarının) nelere yol açtığını daha iyi farkediyorlar.

İletişimciler: basın-yayın alanındaki yönetici ve çalışanlar. Bunlar da sadece haber vermekle yetinmiyor, daha iyi bir yaşam konusunda muhataplarını kendilerince yönlendiriyorlar.

Tüketici avukatları: bunlar tek tek ya da gruplar halinde uygun bulmadıkları pazarlama uygulamalarına karşı çıkarlar. Bazılarını da desteklerler. Teknik konularda yetersiz kalsalar da, görüş, kanaat ve tercihleriyle müşterileri etkileyebilmektedirler.

Kamu otoriteleri: Bunlar, beyanatları, tercihleri, koydukları kurallar, yasaklar veya teşviklerle tüketicileri etkiler. Bu grup, kendisi de bir müşteri olarak pazarlama çabalarının hedefi olabilir. Hatta bazan, stratejik olarak firmalar önce kamu kurum ve kuruluşlarına satarak daha sonra “serbest piyasa”ya yönelirler.

Firmalar Pazar Üstadları’ndan nasıl yararlanabilirler? Konumları veya görevleri gereği yaptıkları işler sonucunda bu gruplar, firmalar için çok önemli bir geri besleme kaynağı olabilirler. Trendlere işaret ederler. Pazar Üstadları’nın bugün beğenip tercih ettikleri şeyler, yarın o pazardaki tüketicilerin hoşlandığı şeyler olur. Bazı firmaların kendilerini çocuklara, bazılarının markalarını ve ürünlerini belli bir mesleğin öğrencilerine tanıtmaya, beğendirmeye çalışmaları boşuna değil. (Kids Marketing’e bakınız.)

Pazar üstadları, kendi alanlarında insanlarla yakın ilişkisi olan, onlarla kimi zaman içli dışlı yaşayan, onları yakından tanıyan insanlardır. Şikâyetler de övgüler de bunlara bol bol gelir. Hangi konuda “Usta” olduklarına bağlı olarak herkes bir konuda “Pazar Üstadı” olabilir.

Pazar uzmanları yeni fikirler için çok değerli bir kaynak konumundadırlar. Bunlardan “Fikir Fabrikaları” olarak da yararlanılabilir. “Beyin Mağazası” gibi bunlara gidip, değişik fikirler almak mümkün. Pazar üstadları aynı zamanda güçlü bir müttefik de olabilirler. Pazar üstadlarından birer müttefik olarak yararlanılması ekseriya reklâm mesajlarında ve kampanyalarında “onlar da böyle diyor”, “onların da tercihi”, “onların da önerisi” tarzındaki sözlerden öteye gitmiyor. Pazar üstadlarının ittifakından, yeni ve başka pazar üstadlarının kazanılması yönünde de yararlanılabilir. Derneklerden icâzet alarak basın organlarını, basının desteğiyle kamu otoritelerini, onların güçleriyle de tüketici-müşteri organizasyonları veya doğrudan müşterilerin kendilerini kazanmaya dayalı Omni-Pazarlama düzenlemeleri de düşünülebilir.

Pazar üstadları firmaların sosyal sorumluluk kampanyalarında da etkili bir araç olarak kullanılabilir. Akıllıca düzenlenmiş ilişkilerle belli Pazar üstadları belli “davalar” etrafında harekete geçirilebilir.



[i]               İsmail Kaya, “Pazar Üstadlarıyla Omni Pazarlama”, Damla Damla Pazarlama, bky, İstanbul, 2004.

[ii]              Joann Friedman, Larry J. Rosenberg “Omnimarketing”, Management Review, Sept. 1980, pp.15-21.