WARKETING / SAVAŞLAMA (SAVAŞKAN PAZARLAMA)
Warketing,
war (savaş) ve marketing (pazarlama)
kelimelerinden üretilmiş melez bir terim. “Pazarlama bir oyundur ve oyunu kurallarına göre
oynayan kazanır.” “Pazarlama, en iyinin kazandığı bir rekabettir.”
türünden görüşler, pazarlamada belli ilkelerin ve doğru yaklaşımların
uygulanması halinde başarılı olunacağı varsayımına dayanır. Bu varsayımın geçerliliği konusunda ciddî şüpheler doğabiliyor.
Benzer durumlarda aynı pazarlama uygulamasını yapan firmaların hepsi başarılı
olamayabiliyor. Bu varsayım, gerçek hayat sonuçlarıyla uyuşmuyor.
Warketing, (Savaşlama) işte bu anlayışın dışına çıkan bir anlayışa dayanıyor: “Pazarlama (hakkı ve haklı olananın değil) kazananın haklı
olduğu bir savaştır. Bu gerçeği unutanlar kaybetmeye mahkûmdur. Kazanmak (ve haklı çıkmak) için,
harikulade, saldırgan, atak, akıllı, etkileyici, şaşırtan ve
hayran bırakan bir savaşçı olmalısınız.” deniyor.[1]
Kimileri insanlık tarihini “savaşlar tarihi”
olarak görürler. Dünya gibi, Pazarlar da adeta bir savaş yeri. Savaşlar büyüyor,
savaş alanları genişliyor! İçinde bulunduğumuz yeni pazar şartlarında üretim ve dağıtım imkânlarının
genişlemesiyle bir yandan rakiplerin sayısı artıp rekabet kızışıyor, diğer yandan
fethedilen bir pazar başka pazarların önünü açıyor. Pazarlama, tüketicilerin kalbini ve aklını
fethetmek için ürün, marka, iletişim, fiyat ve satış gibi silahlarla yapılan bir savaşa dönüşüyor.
Bu savaşta başarılı olmak için en iyi silahlara
sahip olmak yetmiyor. Giderek şiddetlenen bu büyük mücadelede doğru stratejiler oluşturmak,
gelişmeleri doğru okumak, beklenmeyen olaylar karşısında hızlı bir şekilde
taktik değiştirmek, atik davranmak ve yüksek bir manevra kabiliyetine sahip olmak,
güçlü olmanın ve güçlü kalmanın ön şartı haline geliyor.
MediaCat'in 2005’te İstanbul’da düzenlediği Warketing
konferansındaki konuşmacılardan biri olan Chin-Ning Chu, Asya'nın savaşçı felsefesini gündelik
hayatta olduğu gibi iş dünyasında da stratejik düşünmenin araçlarından birisi olarak
sundu. Chu, yaşamın zorluklarını birer kazanma aracına dönüştürecek taktikleri
herkesin kendi kendine geliştireceğini vurguladı.
Etik, zamanlama, coğrafî özellikler, liderlik,
yönetim, yenilik, ispiyonculuk, kendini bilmeyi stratejinin olmazsa olmaz
unsurları olarak gören Chu, stratejiyi bir ev; etik ve ahlâğı ise evin
temeli olarak düşünüyor. Zamanlamayı evrensel ve kişisel olarak ikiye
ayırıyor. Evrensel zamanlama, zamanın doğal akışı. Kişilerin
etkileme ve değiştirme şansı yok. Kişisel zamanlama ise tamamen kişinin elinde olup, bu alanda doğru zamanda
doğru şeyleri yapmak önem kazanıyor.
Modacılar bir örnek. Moda sürekli değişiyor,
modacılar zamanı iyi değerlendirip, hiç ihtiyacımız olmayan şeyleri satınaldırıyorlar.
Coğrafî özelliklerin farkına varıp, iyi kullanmak gerekiyor. Modernlik,
bilgelik; güvenilir, empatik ve gerektiğinde katı olmak liderliğin temel
unsurları. İstihbarat ve ispiyonculuk savaş sanatının başka elemanları.
Bazen çalışanların bile çok şey bilmesi, herşeyden haberdar olması iyi olmayabiliyor. Çinliler
ülkelerine gelen Batılı mühendislerle dostluk ederek ve bira içerek birçok
teknolojik ürünün ipuçlarını öğrendiler. Şirketler ve kişiler bilgiyi koruma ve kullanma konusunda çok dikkatli olmalılar. Kişi ve kuruluşların önce
kendilerini çok iyi analiz edip anlamaları ve bilmeleri, daha sonra rakiplerini,
çalışanlarını ve müşterilerini iyi tanımaları gerekiyor.
Savaş biliminin ünlü ismi, Karl von
Clausewitz, 1834 yılında yayınlanan “Savaş Üzerine” adlı kitabıyla pazarlamacılara
da, stratejistlere de ilham vermeye devam ediyor. Boston Danışma Grubu
Strateji Enstitüsü’nce hazırlanan bir başka kitap, Clausewitz’in ünlü eserinden
derlenen bilgilerle savaşta ve iş hayatını birbirine bağlayan strateji kavramına odaklanıyor.[2].
Kitapta bütün savaş planını kapsayan ve başka her şeye ve her faaliyete yol gösteren iki
temel ilkeye işaret ediliyor:
Birinci ilke mümkün olduğunca yoğun hareket
etmek, gücü mümkünse bir ağırlık merkezine indirgemek, eylem zamanı geldiğinde ilk ihtiyaç
bütün kuvvetleri harekete geçirmektir. Çünkü en amaçsız faaliyet bile düşman kuvvetlerinin
bir kısmını oyalar ve onları serer.
İkinci ilke mümkün olduğunca hızlı davranmak, yeterince sebep yoksa mola vermemek ve hep
kestirmeden gitmektir.
Al Ries ve Jack Trout’un “Marketing Warfare”
kitabı da ilk yayınlandığı 1986 yılından itibaren sürekli baskıda kalmış ve 2005 yılında,
ilk kitapta yer alan ve zaman içinde doğrulanmayan değerlemelerle
birlikte yeniden yayınlanmıştı[3].
“Bu günkü piyasalarda yerkürenin dört tarafında savaşlar patlak veriyor ve
tırmanıyor. Her yerde, herkes başka herkesin işinin peşinde. Bu, pazarlama
savaşının ilkelerini günümüzde her zamankinden daha önemli kılıyor. Şirketler
rakipleriyle başa çıkmasını öğrenmek zorundalar. Onların güçlü yanlarına karşı
kendilerini kollamasını, zayıflıklarından yararlanmasını öğrenmeliler.
Örgütlerin, bunun şirketleri için bir ölüm kalım meselesi olmadığını idrak
etmeleri gerekiyor. Mesele, rakibinizi kendi şirketi uğruna ölüme yollama meselesidir.”
Savaş paradigmasına dayalı stratejilere
odaklanılan kitapta pazarlama savaşı konusunda özetle şu hususlar vurgulanıyor:
Bugün
pazarlamanın gerçek niteliği müşteriye hizmet değil, rakiplerini kapan
kıstırmak, hakkından gelmek ve saf dışı etmektir. Sözün kısası, pazarlama düşmanın
rakipler ve müşterinin de fethedilecek topraklar (alanlar) olduğu bir savaştır.
Pazarlamacılar da, dünya tarihinin en büyük savaşlarından kendi meslekleri için
nice dersler çıkarabilirler.
Clausewitz’in
ilk ilkesi kuvvet ilkesidir. Büyük balık küçük balığı yutar. Büyük ordular
küçük orduları yener. Pazarlama da bu böyledir. Büyük şirketler küçük şirketleri
yener.
İkinci
ilkesi savunmanın üstünlüğü liklesidir. Hiçbir askeri komutan koşullar kendi
aleyhindeyken çarpışmaya girmek istemez. Hangi pazarlama generali savunması
sapasağlam görünen bir rakibin üzerine gider ki?
Pazarlama
jargonu askerî terminolojiden gelir (özellikle satış-reklam gibi sert güce ve
saldırıya dayalı faaliyetlerde). Bazı pazarlamacılar bir general gibi konuşur
ve hareket ederler, ama düşünce tarzları ve planları generaller gibi olmaz. (Bir
görüşe göre) artık, askerî strateji ilkelerini pazarlama harekâtlarına uygulayarak
başarı şansını arttırmanın zamanı gelmiştir.
Pazarlama
savaşları bir eczanenin ya da süpermarketin koridorları gibi fiziksel
mekânlarda yürütülmez. Pazarlama savaşı müşteri adayının zihninde yapılır.
Zihinler asıl savaş alanlarıdır. Kavranması zor ve oynak bir saha.
Pazarlama
savaşlarının tek bir yolu yoktur. Dört yolu olduğu söylenebilir. İlk ve en
önemli karar, bunlardan hangisinin seçileceğini belirlemektir. Seçilecek savaş
türü, her firma, ürün veya sektör için kurulması mümkün bir stratejik matristeki
konumuna bağlı olacaktır.
i. Savunma
savaşı (stratejisi) sadece bir pazarlama liderine göre bir oyundur. Bu oyunda
kilit ilke, düşmana değil, firmanın/markatın kendisine saldırmasının bir yolunu
bulmaktır.
ii. Saldırı
savaşı bir alandaki (pazardaki) 2. ve 3. sıradaki şirketlere uyan bir oyundur.
Kilit ilke, liderin gücündeki bir içkin zayıflığı yakalayarak o noktaya
vurmaktır.
iii.
Pazarlama savaşının en buluşçu biçimi kanat saldırısıdır. Yıllar boyunca en
büyük pazarlama başarıları kanat harekâtlarından kaynaklanmıştır. Sonuna kadar
kovalamak saldırının kendisi kadar kritiktir.
iv.
Pazarlama savaşında yer alan oyuncuların çoğu gerilla olmaya müsaittir. Küçük
şirketler alanlarındaki devleri taklit etmeye kalkmazlarsa, son derece başarılı
olabilirler.
Bugün iş
dünyasında daha çok sayıda “Pazarlama Generali”ne, saha komutanına, yani
bütünsel bir pazarlama programını planlama ve yönetme sorumluluğunu üstlenmeye
hazır yeni insanlara şiddetli ihtiyaç duyuyor. Geleceğin pazarlama
generallerinde aranan belli başlı özellikler, esneklik, zihinsel cesaret ve cüretkârlık
olacaktır.”
Savaş ve pazarlama ilişkisi kapsamında şunu da
ilave edelim ki, insan hayatını hedefleyen, öldürenin, yok edenin galip sayıldığı bildiğimiz savaşları
kazanmak için de pazarlamanın gücünden daha fazla yararlanılması, pazarlamanın hayatın
değişik cephelerinde, ekonomiden sosyal hayata, kültürden sanata, bilimden
teknolojiye sahaya çıkarılması gerekiyor.
[1] Warketing konferansı sunumlarından bir derleme kitap: “Pazarlamada Zafere Giden Yol: Warketing”, MediaCat,
İstanbul, 2006.
[3] Al Ries, Jack Trout, “Marketing
Warfare: 20th Anniversary Edition”, McGraw-Hill, New York, 2005. Kitap, “Pazarlama
Savaşı” olarak Türkçe’ye de çevrildi. Optimist, İstanbul, 2006.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder