KIDS MARKETING / ÇOCUKLU PAZARLAMA
(Alıntılar için:
Kaya, İsmail, Pazarlama Bi' Tanedir - Bir Pazarlamalar Ansiklopedisi, bky, ikinci baskı Ekim 2014, s. 192 - 196)
Çocukla Pazarlama veya Çocuklara
Pazarlama olarak da adlandırılabilir. Çocukların oluşturduğu pazardaki pazarlama çabaları kadar, çocuklara yönelik “değer”lerin pazarlanması ve çocukla doğrudan ilgili olmayan alan ve konularda çocuk etkeninin
kullanılması gibi çağrışımlar da söz konusu.
Konunun bir yönü “Bugünün çocukları, yarının müşterileri”[1] başlığı altında özetlenebilir. Çocukların nasıl iknâ edildikleri ve nasıl
bir müşteri oldukları, büyüklerin satın alma kararına olan etkilerinin ötesinde,
çocukluk döneminde kendileriyle kurulacak marka ilişkisinin uzun vadedeki muhtemel etkileri de önem taşıyor.
“Bilişsel psikolojiye göre kişiler
alt beyinlerinde inanç ve değerlerini taşırlar. Bu değerler ve inançlar, ön yargıları
ve alışkanlıkları besler. Önyargılar ve alışkanlıklarımız da sonuçta davranışlarımızı tetikler. Satınalma ve seçim yapma davranışlarının altında, inançlar ve değerler yatmaktadır. Bu inanç ve değerler 12 yaşına kadar şekillenir. Ağacın yaşken eğildiği gerçeği bu psikolojik temele dayanır. Çocuklara Pazarlama da bu sebeple önemlidir.
Kısa vadede çocukları birer müşteri olarak değerlendirerek onlara hitâben iletişim yapmak bir yana, onları geleceğin müşterileri olarak görmek ve uzun vadeli bir strateji ile markanızı
kalplerine yerleştirmek, asıl pazarlama yatırımı olacaktır.”
Pek çok anne-baba için çocuğu çok özeldir. Bazı çocuklar ise herkes için özeldir. Bazı aileler
çocuklarının herkes için özel olmasını ister. Her şeyin ufağı güzeldir ve insan tabiatı bu
kadar câzip bir varlığı daima kullanmak istemiştir[2].
Bir ürünü, bir markayı pazarlamak, hedef kitlesine sevdirmek, beğendirmek, satın almaya teşvik
etmek, oldukça zor ve uzun bir süreç olup, başarıya endekslenmiş yöneticiler hedef kitleleri
etkileyen "çocuk" faktörünü göz ardı edemiyorlar.
Çocuğun pazarlama stratejilerinde kullanılma şekillerinden başlıcaları arasında şu hususlar yer alıyor:
1. Çocuğun İçinde Olduğu Pazarlama Stratejileri (çocukla
birlikte)
1.1. Direkt çocuk ürünleri (çocuk bezleri, bebe Şampuanı, krem v.s.) Bu ürünler sadece çocukların kullanımı için üretilir.
Tanıtımlarında çocuk kullanılır. Çocukları konu (ve yetişkinleri hedef) alan bazı reklâmlar: i. Popolin (Hamamda çocukların
Rus Halk Müziği Kalinka eşliğinde dans etmeleri), ii. Evy Baby (Erkek çocukların tuvalet
macerası), iii. Molfix (Bir kız ve bir erkek bebeğin şarkı söyleyip dans etmeleri) iv. Can Bebe (Podyumda bebek manken:
Filmde, bir defile gerçekleşmektedir. Podyuma, güzel bir
manken çıkar, yanında ise küçük bir kız vardır. Küçük kızın üstünde sadece Can
Bebe çocuk bezi vardır. Gazeteciler fotoğraf
çekmeye çalışırlar. Fotoğrafını çektikleri manken değil, küçük kız ve Can Bebe çocuk bezidir. Film, psikologlar başta olmak üzere, belli kesimlerden tepki almıştır. Reklâmda, çocuğun kullanılmasına karşı olan kesim, bu filmde çocuk cinselliğinin öne çıkarıldığını ve bunun bir tür istismar
olduğunu iddia etmişlerdir. Yönetmen Sinan Çetin’in
bu Can Bebe filminde kızı Tess Sahara Çetin’e rol vermesi de eleştirilmişti.)
1.2. Çocuk için de olan ürünler
(meyveli yoğurt, sakız, bonbon, çikolata) Bu ürünlerin pazardaki hedef kitlesi
ağırlıklı olarak gençler ve çocuklu ailelerdir, sadece çocuklar değildir. Bu tip ürünler için farklı pazarlama stratejileri üzerinde
çalışılabilir. Özellikle görsel medyada bu tip ürünleri çocukların
aktif televizyon seyrettikleri saatlerde yayınlamak zaman zaman aileleri de zor
durumda bırakmaktadır.
1.3. Çocuğun “kullanıldığı” ürünler (ton balığı, makarna, banka reklâmları, gibi)
Her anne baba için evladı çok
kıymetlidir, onun mutluluğu için elinden gelen fedakârlığı yapmaya hazırdır. Bunu çok iyi bilen reklâmveren, tüketicinin
evladına yönelik bu iyi niyetini kendine bir fırsat olarak görmektedir.
2. Çocuğu
Hedefleyen Pazarlama Stratejileri
2.1. Çocuğun kullanımına sunulan ürünler (kırtasiye malzemeleri, tekstil, çeşitli gıda maddeleri, oyuncak, bilgisayar) Ürünler tamamen
çocukların kullanımı için hazırlanmıştır.
Üretici de tabii ki ürününü çocuk için mümkün olduğunca albenili bir şekilde pazarlamaya çalışacaktır.
Çocuklu Pazarlama’da başvurulan pazarlama uygulamaları özenli kullanılmadıkları durumda
ailelerin, toplumun ve yasal organların ciddî tepkilerine sebep olabilmektedir.
Reklâmların etkisinde kalan bir
çocuk, ailesinin bütçesine bakmadan ulaşamayacağı bir ürüne sahip olmak isteyebilir veya bir anne ailesinin
belirli bir ihtiyacını göz ardı ederek sırf çocuğunu mahrum etmemek için elindeki imkânları sonuna kadar
kullanabilir.
Alışveriş merkezlerinde etkileme. (Özel günlerde çeşitli etkinlikler) Özel günler öncesi alışveriş merkezlerindeki çocuklar için çeşitli etkinlikler anne-baba-çocuk arasında gerginliğe yol açabiliyor.
Eğitim amacıyla
ileriye yönelik etkileme. Bazı marka,
firma ve kuruluşların belirli bir misyon için çocukları hedef aldıkları ve bu uğurda yatırım yaptıkları da görülüyor. BP'nin ilköğretim okullarında öğrencilere trafik eğitimi vermesi, “Yolum da açık farım da” kampanyası, gibi. Çocukluğunda beynine yerleşen marka algısı, çocuk büyüdüğünde hem kendisini o marka için iyi bir müşteri yapacak, hem de çevresindeki büyükleri o markaya
yönlendirmede etkili olacaktır.
Ünlülere özendirme.
Çocuklar şarkı ve müziğe meraklıdırlar, kolay öğrenirler. Hemen her çocuk şarkı
söylemeyi sever. İşte bundan faydalanmak isteyen müzik piyasasında sanatçılar (Gökhan
Özen, Yonca Evcimik vbg.) çocuklara yönelik şarkılar söylerler. Bazılarının albümleri özellikle çocuklar
tarafından çok tutulmaktadır. Bu sanatçılar imaj, giyim ve tarzlarını çocuklara
göre ayarlarlar. Çocuklar da sanatçıların giydikleri kıyafetlere özenirler ve
bir sanatçının giydiği herhangi bir kıyafet çok satar.
Çocukların hayal dünyalarına
girerek etkilemek. Çocuklar hayal kurmaya, düşlere, masallara meraklıdırlar. Barbie bebek, Kayıp Balık Nemo,
Örümcek Adam ve benzeri örneklerde olduğu
gibi, kendileri için tasarlanan marka dünyalarının çok fazla etkisinde kalırlar
ve hayal ettikleri dünyada kendilerine yer ararlar. Kız çocukları yıllardır
Barbie bebek almakta, kollarında Barbie bebek çantaları taşımakta ve Barbie bebek ayakkabıları giymektedirler.
Çocukların çevreleriyle ve
dolayısıyla pazarlama dünyasıyla ilgileri çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Bulgulardan bazılarına değinelim:
Çocuklar daha 18 aylıkken
markaları tanıyorlar[3].
İki-üç yaşlarında belli marka isimleri ile
kendi dünyaları arasında bağlantı kuruyor, marka çizmeye başlıyorlar. Mesela Bebeklere Barbie, bilgisayara Dell diyorlar. Beş yaşındayken parayı verenler anne babaları olmak şartıyla kendi alışverişlerini yapmaya hazır oluyorlar. Yedi yaşında ise kontrolü tamamen ele alabiliyorlar. 10 yaşına geldiklerinde 300–400 markayı hatırlayabiliyorlar.
Çocuklar tüketim üzerinde önemli
ölçüde etkililer. Satınalma güçlerinin ilkokuldan sonra etkili olduğu sanılırdı. Ama daha yürümeyi bile öğrenmeden alışveriş ve tüketim tercihleri üzerinde güçlü etkileri başlıyor. Ailelerin yüzde 50’si alışverişe çocuklarıyla birlikte gidiyor. Özellikle de şehirlerdeki çocuklar hemen hemen bütün satın alma kararlarına
yüzde elliden daha yüksek bir oranda etki ediyorlar.
Türkiye’de 0–14 yaş arası için doğrudan yapılan toplam yıllık
harcama 8 milyar Dolar. 2,5 milyar Dolar eğitime gidiyor, ardından sırasıyla kıyafet, gıda, diğer, sağlık ve oyuncak harcamaları geliyor.
Çocuklar piyasası
pazarlamacıların ilgisini oldum olası çekmiştir. Ocak 2006 da düzenlenen “0–3 yaş Bebek Sağlığı Konferansı”nda, yeni anneler ve anne adayları hedeflemişti ve bu konferansta bilgilendirici konuşmaların yanı sıra pek çok firma değişik sürprizlerle katılmıştı.
Bebeğin doğumundan hamilelik süreçlerine, bebek tedavisinden babanın hamileliğine kadar pek çok konu, eğlenceli
deneyimlerle sunulmuştu.
Çocuklu Pazarlama’da
akıllarda kalan uygulamalardan biri de Cem Yılmaz’lı Opet reklâmıdır[4].
Bu kampanya aynı zamanda, Ortak Pazarlama, Maskot Pazarlama ve Bütünleşik Pazarlama iletişimi örnekleri olarak da dikkat
çekmişti. Reklâmın komikliği, Mayk rolündeki Cem Yılmaz
tiplemesi ve Mayk’ın Kit’inin GİT adıyla bir Murat 124 olmasının
ötesinde boyutları vardı. Reklâmlarda kullanılan Mayk tiplemesi daha sonra
yapılan “devam reklâmlarında” da başka hikâyeler
üzerinden sürdürüldü, Çin’le bağlantılı olanında aynı zamanda Opet
kartı ile birlikte uğurcak olarak Mayk bebekleri dağıtılıyordu.
Akaryakıt çocuklarla alakalı bir
ürün değil. Monopolistik sağlayıcıdan ötürü fiyat farklılığı da yapamıyorsunuz. Dolayısıyla tüketicinin sizi tercih etmesi
için elinizde birkaç mermi kalıyor. Bulunurluk, (istasyonunuz ne kadar işlek caddede ise o kadar çok müşteri), Kaliteli/güzel yüzlü hizmet ve promosyon.
Opet promosyonunda verilen oyuncak,
hedef kitle ile hiç alakalı değil. Koca koca adamlar ne yapsın
oyuncağı? Onlar kontör ister, bir bedeli olan şeyler ister. Ama gerçek dünya böyle değil. Evde ağalayan ve "ben o arabayı
istiyorum" diyen çocuğunuza, Toys'R Us'tan alacağınız 150 TL'lik uzaktan kumandalı bir araba bile, Opet'lerde verilen
ve muhtemelen maliyeti 1,5 TL'nin altındaki o uğurcağın yerini tutmaz.
“Marketing to Kids” (2006) Konferansı’nın konuşmacısı Dr. Daniel S. Acuff’ın sözlerini Murat Buyurgan kendi bloğunda konferanstan canlı yayın yaparak aktarıyordu[5]:
“Çocuk ilk tanıştığı bir markayı, örneğin ruj gibi bir ürünü kolay kolay
bırakamıyor. Ama teknolojik ürünlerde kimde en iyisi varsa onu alıyor. Yani
ürün kategorisine göre marka sadakati değişiklik arz ediyor.
Çocuklar 7–8 yaşlarına gelene kadar geçmişle
ve gelecekle fazla ilgilenmiyor. Ancak dinozorlar hariç. 8 yaşından sonra gelecekle ilgilenmeye başlıyor. Ama geçmiş fazla ilgilerini çekmiyor. Erkek
çocuklar her zaman erkek kahramanlar istiyor. Kadın kahramanlar istemiyorlar.
Ama kız çocuklar her iki kahramanı da tutabiliyorlar.”
“McNeal[6],
çocukların gelişim süreçlerinde beş evreden geçtiklerini söylüyor;
Gözlem, Talepte bulunma, Seçim yapma, Yardımlı Alışveriş ve Bağımsız Alışveriş. Tüm bu işlevler çocuğun geçeceği üç sosyalleşme evresi içinde gerçekleşiyor;
Algısal dönem, Analitik dönem ve Düşünsel
dönem[7].
Algısal dönem (3–7 yaş arası) ismini, çocuğun bu dönemde soyut ve sembolik düşünce yerine, algısal olarak davranması nedeniyle almıştır. Analitik dönem (7–11 yaş
arası) ise, çocuğun bu dönemde olaylara daha detaylı ve analitik yaklaşımının artması nedeniyle bu ismi almıştır. Son olarak düşünsel dönem (11–16 yaş arası) ise, çocuğun tüketimin karmaşık yapısını ve anlamını kavraması sebebiyle bu isimle
anılmaktadır.
İnsan, neslinin daha kaliteli biçimde devamını kimi zaman kendi
hayatının kalitesine bile tercih edebiliyor. Çocuğuna
kendinden daha fazla değer veriyor. O yüzden olacak, sorumlu
bir ebeveyn olmak, çocuk yetiştirmek konusunda kendisine çok
sayıda ve ne yazık ki, birbiriyle zıt bile olabilen çok çeşitli önerilerde bulunuluyor; bu alanda çelişen teori, iddia ve araştırma
sonucuyla karşılaşılıyor. Çocuk yetiştirmeyle ilgili genel kanılar neredeyse
saat başı değişiyor. Emzirmek, mamayla beslemek, yüzüstü yatırmak, ciğer yedirmek vb. konularda uzmanlar da öneriler de çeşitleniyor, hattâ bazen söz sahibi uzmanlar aniden hep beraber eski
kanının yanlış olduğuna ve yeni kanının, en azından bir süreliğine, su götürmez biçimde doğru
olduğuna karar verebiliyorlar.”[8]
Bütün bunlar, anne-babaların kafalarını
daha fazla karıştırıyor. Pazarlamacılar, anne-babalara bu konularda da gerçekleri
göstermek gibi ayrı bir yükümlülük daha taşıyorlar.
[2] Hülya Arıkök, “Pazarlama
stratejileri ve çocuk”, Toyuncak, Yıl 1, Sayı 1, Ocak 2006.
[3] Nora Romi, Hürriyet, 21.01.2006, http://www.-hurriyet.com.tr/yazarlar/3820801.asp?yazarid=89&gid=61
[4] Alper Akcan, “Çocuklara Pazarlama,” http://-marketingma.blogspot.com/ 09.01. 2006.
[6] McNeal, James, Herndon, Neil C, Yeh, Chyon-Hwa, “A study of
children’s consumer socialization in Hong Kong over a five-year period: Income,
spending and saving”, Asia Pacific Journal of Marketing and Logistics;
1998; 10; 3; s:18’den aktaran Zeynep Özata, http://zeynepozata.word-press.com/2006/10/15
[7] Valkenburg, Patti M, Cantor, Joanne, “The development of a child
into a consumer”, Applied Developmental
Psychology; 2001; 22; 61-72’den aktaran Zeynep Özata, http://zeynepozata.word-press.com/2006/10/15
[8] Seteven D. Levitt, Stephen J. Dubner, Görünmeyen Ekonomi –Dünya Gerçekte Nasıl İşliyor? (Orijinal adı, Freakonomics), Boyner Yayınları,
İstanbul, 2006, s.141.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder