SOCIAL NORMS MARKETING / SOSYAL NORMLAR
PAZARLAMA
İnsanların çoğunluğa uyumlu davranmaya meyilli olmalarına dayanan ve onları bu yoldan iknâ
etmeye yönelik gayretlere Sosyal Normlar Pazarlama deniyor[1].
İnsanlar da, hayvanlar gibi, çevrelerindeki insanların hareket ve
davranışlarından etkileniyor, sürü davranışı gösteriyorlar. Sosyal
Normlar Pazarlaması da bu teknikle işliyor.
Teknik, sosyoloji profesörü H. Wesley
Perkins’in bir araştırmasına dayanıyor. Perkins araştırmalarında, gençlerin, kendi arkadaşlarının
alkol tüketim miktarları konusunda sürekli gerçeğin üstündeki
düzeylerde tahminlerde bulunduklarını saptamış. Dolayısıyla, bu
yanlış algılama sonucu, kendilerini normlara yaklaştırmak amacıyla
daha fazla içtikleri görülmüş.
İlk sosyal normlar kampanyası, Kuzey Illinois Üniversitesinde 1990’da başlatılmış.
Gazeteler, posterler ve el ilanlarıyla, sanıldığının aksine gençlerin
partilerde beşten az içtikleri duyuruları yapılmış. 1999’da, üniversitedeki
aşırı içmeler % 44 azalmış. 23 California devlet üniversitesi kampüsünde “başkaları gibi ol”
temeline dayalı kampanyalar başlatılmış.
Sosyal Normlar Pazarlama, sigara tüketimi,
emniyet kemeri kullanımı, uyuşturucu, tecavüz ve benzeri konularda da kullanılıyor.
Sosyal Normlar Pazarlama, bir açıdan da ilişkilerde
piyasa ilişkileri yerine sosyal değerlerin ve sorumlulukların aldığı uygulamalarla da ilgili. Dan Ariely,
sosyal normlar ile piyasa normlarının iki ayrı dünya olduğunu, insanların ilişkilerini
her iki temelde de uyum içinde götürebildiklerine işaret ediyor. İkisi
arasında geçişliliğin çok kolay ve hızlı olabildiğine işaretle, bu iki
normun birbirine karıştırılması veya çatışmaları halinde telafisi zor sonuçlar doğabileceğini ileri
sürüyor[2].
“Sosyal normlar insanların birbirine yönelttiği samimî istekleri
kapsar. Sosyal normlar, toplumsal yapımızın ve topluma duyduğumuz
ihtiyacın bir parçasıdır. Genellikle sevgi dolu ve bulanıktırlar. Anında geri
dönmesi, karşılığının o anda verilmesi beklenmez. Piyasa normlarında dünya çok
farklıdır. Değiş tokuşlar keskin kenarlıdır: maaşlar, ücretler, fiyatlar, kiralar, kazançlar, gelirler ve giderler.
Beraberinde kıyaslanabilir kazançlar ve nakit ödemeler getirir. Bedelini ödediğiniz şeyi elde
edersiniz.
Değiş tokuşlar talep üzerine ve para karşılığında yapıldığında sosyal
normlar bir anda piyasa normlarına dönüşür. Şayet dikkatli
kullanılırsa, hediyeler bizi sosyal değiş tokuş normları
içinde tutan bir değiş tokuş yöntemi olabilir. Değişik deneylerle de kanıtlandığı gibi, piyasa normlarının su yüzüne
çıkması için, paradan söz edilmesi yeterlidir (para hiç el değiştirmediğinde bile).
Son yıllarda, şirketler
kendilerini sosyal yol arkadaşları şeklinde pazarlamaya çalışıyorlar, bir aile, birer arkadaş olduğumuzu düşünmemizi
istiyorlar. Müşterilere sosyal olarak muamele etme hareketini başlatan her kimse ortaya
harika bir fikir atmış
oluyor. Şirket ve müşterileri aile gibi olduğunda, şirket bundan bazı yararlar sağlar. En önemlisi sadakattir. Küçük
ihlaller çözüme kavuşturulur. Ancak, sosyal değiştokuşun bir kere ihlal edilmesi müşterinin piyasa değiş tokuşuna geri
dönmesi anlamına gelir. Bu çok çabuk olur ve telafisi güç sonuçlar doğurur.”
Bireylerin bir üyesi oldukları iç grubların
herbirinin kendine mahsus normları vardır. Bu normlar bireylerin davranışlarını
etkiler. Medyada zaman zaman yerlere çöp atılmasını veya bir şeylerin aşırılmasını
azaltmaya yönelik mesajlar yer alır. Bu ilanlar genellikle bu tür suçların ne
kadar çok işlendiğini ve ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını ilan
ederek yererler. Ancak sonuçlar, sosyal normlar etkisi yüzünden her zaman
amaçlandığı gibi oluşmayabiliyor. ABD’deki bir reklamda[3] geleneksel
giysiler içinnde bir Kızılderili çöp dolu bir nehirde kanosuyla karşı kıyıya
geçer. O esnada beyaz bir sürücü nehrin yanındaki yolun kıyısına yanaşır ve
çöpleri arabasından Kızılderilinin ayağının dibine atar. Reklam burada
kesilir ve son sahnede Kızılderinin yüzüne ve yanağından aşağıya süzülen
bir damla gözyaşına odaklanılır. Bu reklam bilinçli zihinlere açık bir şekilde çöp
atmaya karşı bir mesaj aktarır. Fakat aynı zamanda bilinçdışımıza da bir mesaj
iletir: İç grubumuzdan insanlar, o parka gidenler, çöp atmaktadırlar. Burada
hangi mesajın kazanacağı sorusu sorulabilir. Etik olan mı, yoksa grup normunu hatırlatan mı?
Kamu hizmeti duyurularına dair kontrollü bir anraştırmada, sadece çöp
atmayı kınayan bir ilanın uygulamada çöp atılmasının azalmasını sağlarken,
“Amerikalılar her zamankinden daha çok çöp üretiyorlar!” gibi bir cümle içeren
ilanın çöp atılmasını arttığı bulunmuştur. Çöp atmanın bir grup normu olarak algılanmasının bu sonuca yol
açtığı düşünülmektedir.
Bir başka araştırmada, araştırmacılar
bir parkta ziyaretçilerin taşlaşmış ağaç parçalarını çalmasını kınayan bir levha koymuşlar, patika boyunca
gizlice işaretlenmiş taşlaşmış ağaç parçaları da yerleştirmişlerdi. Yapılan gözlemlerin sonunda, bulgular, levha yokken ilgili parçaların
yüzde 3 kadarı çalınırken, levha konulduktan sonra bu sayı neredeyse üçe
katlanmış ve yüzde 8’e çıktığını göstermişti. Araştırmacılar, istenmeyen sosyal normları kınayan ama aynı zamanda altını
çizen mesajların yaygın olduğuna ve amaca ters düşen sonuçlara yol açtığına dikkat çekiyorlar. Üniversite yönetimleri, “unutmayın, kampüste
yaygın içki alemlerini azaltmalısınız! veya giderek yayılan kopya çekme
olaylarını azaltmalıyız” diyerek öğrencileri nasıl bir sonuca yönelttiklerini yeniden gözden geçirseler
iyi olur.
[1] Mark Frauenfelder, “A to Z Social-Norms Marketing”, The New
York Times Magazine, Dec. 9, 2001.
[2] Dan Ariely, Akıldışı Ama
Öngörülebilir: Kararlarımızı Biçimlendiren Gizli Kuvvetler, Optimist, 2010,
s. 87-105.
[3] Leonard Mlodinow, Subliminal:
Bilinçdışınız Davranışlarınızı Nasıl Yönetir?, Okuyanus, İstanbul, 2013, s.
224 – 226.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder