"Political Marketing / Siyasal Pazarlama: 2014 Martında Bir Hamiş"
Genç bir pazarlama akademisyeninin kaleminden, ricam üzerine hazırlanmış, yerel seçim öncesi kısa bir değerlendirme...
"Siyasal tüketicilerin karar mekanizmaları, her seçim döneminde olduğu üzere, ihmal edilmekte ve tabir-i caizse, “maç tahmini” minvalinde anket(!) savaşları ile manipülasyon siyasetine yol açılmaktadır. “kime oy vereceksin?” sorusundan ibaret anket(!) firmaları, siyasal tüketicinin “neden, nasıl ve niçin” sorularını açıklamanın derdinde değillerken, akademi ise derinlemesine araştırma yapmak yerine, ya buzdağının görünen kısmına ya da “gitmesek de bizim olan köye” odaklanmakta... Bu ahval ve şerait, 1930’ların Amerika’sı ve 1950’lerin Avrupa’sı ile türdeş olup; siyasal pazarlamanın ürün ve satış aşamalarını yaşayan her ülke ile benzer özellikler taşımaktadır. Bu bağlamda, tüketimin siyasal boyutunu “analiz edebilmek” durulan noktaya göre değişen gözlemler sonucunu taşımaktadır. Yine de 30 Mart öncesi öngörülerimi (ki bilimsel veri ile destekleyememenin hüznü ile) aşağıdaki gibi ifade edebilirim.
Yerel ve genel seçimleri siyasal tüketici nezdinde ayıran unsur, verilen kararın bireyin hayatına somut ve soyut yansımalarında gizlidir. Yerel yönetim ve dolayısıyla yerel seçim, siyasetin daha somut olarak algılandığı, görülebildiği, hatta dokunulabildiği, tüketen ile tüketime yön verenin etkileşiminin yoğun olduğu mikro bir zemindir. Siyasal tüketiciler, yerel yönetimler sayesinde, devleti ve devleti yöneten iktidarı algılama kolaylığına da sahip olabilmektedirler. Siyasal pazarlama literatürü bu yüzden, yereli kazanmanın geneli kazanmadaki rolüne vurgu yapmaktadır.
Türkiye’de ise, kaynak tahsis yetkisine haiz olan/olanların rengini taşıyan yerel bir yönetimin, devlet-vatandaş etkileşiminde daha müspet sonuçlara yol açtığına dair bir inancın varlığından söz edilebilir. Yerel yönetimlerin önemi ile sözü edilen inanç birlikte düşünüldüğündeyse, ideolojilerin yerinin vatandaş istek ve ihtiyaçlarını anlayabilen, somutlaştırılmış ve nasıl gerçekleştirilebileceği izah edilen plan/projelerin almakta olduğu söylenebilir. Bu bağlamda, yerel istek ve ihtiyaçları anlayan, bunları karşılama istek ile kaynağı olan ve seçim sonrası ortadan kaybolmayan aday/partinin kazanacağı bir seçim döneminde olduğumuz söylenebilir. Seçimin sonucunun makro gündemlerden minimal biçimde etkilenmesinin ve yanlış aday seçimlerine dayalı başarısızlıkların ortaya çıkmasının temel bir beklenti olduğu iddia edilebilir. Hatta illa ki, rakamsal bir karşılık sunmak gerekirse, 2011 Genel Seçim sonuçlarının %10’luk seçim barajını geçen her parti için +-%4 bandında oluşacağı da öngörülebilir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder